Cengiz KAYA

"Benim Manevi Mirasım, İlim ve Akıldır"(Mustafa Kemal Atatürk)



Microsoft’un yeni hizmetiyle, kıvrım kıvrım galaksiler, egzotik nebulalar ve patlayan yıldızlar, amatör gökbilimciler için sadece bir tık ötede.

Galaksiler, egzotik nebulalar, patlayan yıldızlar bir “tık” ötede... Dünyanın bir numaralı yazılım firmasının yeni başlattığı “WorldWide Telescope” programı, Dünya’daki ve uzaydaki teleskoplarla elde edilen en iyi görüntülerden bir bölümünü, ücretsiz olarak meraklıların hizmetine sunuyor.

Uzaydaki Hubble ve Spitzer teleskoplarıyla Chandra X ışını gözlemevinden görüntülerin derlendiği yazılımı bilgisayarlarına indiren kullanıcılar, gece gökyüzünde gezegenleri arayıp, “zum” yapabilecekler (yakınlaştırma).

Harvard-Smithsonian Astrofizik merkezinden araştırmacı Roy Gould, “Kullanıcılar gökyüzünün X ışını görünüşünü görebilecek, parlak radyasyon bulutlarına zum yapabilecek ve binlerce yıl önceki bir süpernova patlamasının bulut kalıntılarını keşfedebilecekler” dedi.

California Technologie Enstitüsü’nden Roy Williams da, Microsoft’un yeni hizmetinin astronomiyle ilgilenen amatörler çok öğretici bir platform olduğunu söylerken, aynı zamanda profesyonel gökbilimcilerin de bunu kullanacağını sandığını belirtti.

Ücretsiz yazılımı indirmek için “http://www.worldwidetelescope.org” adresine girmek yeterli.


İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kontrol ve Otomasyon Kulübünce düzenlenen “İTÜ Robot Olimpiyatları-İTÜRO 08” başladı.

İTÜ Ayazağa Yerleşkesi Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen olimpiyatların açılış konuşmasını, İTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Karadoğan yaptı. Karadoğan, öğrenci kaynaklı bir organizasyon olması nedeniyle bugünkü aktivitenin ayrı bir önem taşıdığını belirterek, emeğin dünya ile rekabet etme şansının artık çok fazla olmadığını kaydetti.

Araştırma ve teknoloji üretmenin önemine değinen Karadoğan, üretilen teknolojinin de katma değer yaratabilmesi için ticarileşmesi gerektiğini ifade etti.

Deneme yanılma yoluyla yapılan araştırmanın en pahalı yollardan biri olduğunu vurgulayan Karadoğan, bunun için de bilimsel yöntemlerle araştırma yapmak gerektiğini söyledi.

Karadoğan, “Bilgi üretme açısından 40’ından sonra fazla bir şey üretilmiyor. Dolayısıyla gençler, genç fikirler bizim için önemli. Girişimcilik, yenilikçilik gibi kavramlar, bir düşüncenin bir teknoloji üretmede, hatta ticarileştirilmesinde kullanılması anlamına geliyor. Girişimciliğin yaşı yok. Önemli olan fikir üretmek ve anlatabilmektir” diye konuştu.

Olimpiyatlarla, öğrencilerin birbirlerini ve kaynakları tanıyıp proje üretmelerini sağlamayı amaçladıklarını dile getiren Karadoğan, olimpiyatların, üniversite-sanayi işbirliğinin de somut bir örneği olduğuna dikkati çekti.

İTÜ’de bulunan 340 laboratuvar, uydu yer istasyonu, 22 araştırma merkezi, 7 uygulama araştırma merkezinin, genç araştırıcıların çalışabilmesi için devlet tarafından yapıldığını anlatan Karadoğan, şunları söyledi:

“Türkiye’de araştırmanın yapılabilmesi için birçok şeye, ama en önemlisi araştırıcıya ihtiyaç var. Biz üniversite olarak araştırma altyapısına sahibiz, ama Türkiye yeterli araştırıcıya sahip değil. Araştırma, araştırıcıyla yapılır. Türkiye’nin araştırıcı sayısı 27 binler civarında. 2012 yılının hedeflenen rakamları da 40 binler civarında. İTÜ, yılda ortalama sadece 110 doktora veriyor. Eğer araştırmacıyı doktora ya da yüksek lisans yapmış eleman olarak düşünecek olursanız, 116 üniversite içinde en çok araştırıcı yetiştiren üniversitelerden biriyiz. On yılla çarpsak, yüz yılla çarpsak yine yüksek rakamlara ulaşamıyoruz. Dolayısıyla gerçekten Türkiye’nin araştırıcıya ihtiyacı var.”

Karadoğan, hazırlanan proje modelleri içinde en güvendiklerinin, öğrenci, öğretim üyesi ve mezun üçgeniyle yapılan projeler olduğuna işaret etti.

İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Kuntman da “İTÜRO 08’le yine bir öncülük gerçekleştiren öğrencilerimizi kutluyorum” dedi.

Konuşmaların ardından, İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Temeltaş’ın başkanlığında panel düzenlendi.

Panelde, İTÜ Elektrik ve Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Bir “Robotik sistemin tarihçesi”, Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Sönmez “Robotlarda öğrenme”, Kale Altınay Robotik’ten Taner İncirci de “Endüstriyel robotik uygulamaları” konulu sunumlar yaptı.

Geçen yıl ilki yapılan olimpiyatlara bu yıl Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden katılan yaklaşık 500 proje, “Mini Sumo”, “Basit Çizgi İzleyen”, “Silindir Taşıma”, “Gelişmiş Çizgi İzleyen”, “Süpürge”, “Yangın Söndüren”, “Kendini Dengeleyen” ve “Serbest Kategori” başlıklarında 8 kategoride yarışacak.

Kategorilerde dereceye girenlere bilgisayar, yazıcı, tarayıcı, webcam, video kamera, dijital fotoğraf makinesi, kablosuz modem, mp3 çalar, taşınabilir hard disk gibi hediyeler verilecek.

Uzakdoğu’dan getirtilen cep telefonlarının taklit olup olmadığını anlamak çok kolay. Cihazın IMEI numarası ile arkasındaki numara birbirini tutuyorsa telefonunuz gerçektir, tutmuyorsa sahte.

Satışı birkaç yüzbini geçtiği tahmin edilen sahte cep telefonları birkaç ay sonra telekominikasyon kurumu tarafından kapatılıyor. Ancak sahte “cep üreticileri” buna da bir çözüm bulmuş. Eski telefonların IMEI numaraları sahte telefonlara kopyalanıyor.

Piyasada, hemen hemen her markadan taklit bulunabiliyor. Çok ucuza satılıyor ve ilk bakışta gerçek gibi görünüyor.

Sahte telefonları garanti kapsamında değil. Üstelik bu cihazların pillerinin patlama riski de yüksek.

Bir cep telefonunun sahte olup olmadığını anlamaksa çok basit.
“Yıldız-Kare-06-Kare” yaptığınız zaman çıkan cihazın IMEI numarasını, arkasındakiyle karşılaştırabilirsiniz. Bu rakamların hepsi biribirini tutmak zorunda, buradan anlayabilirsiniz.

Sahte cep telefonlarına kullanıcılardan olumlu yaklaşan da var, karşı çıkan da...

BitDefender’dan yapılan yazılı açıklamada, yakalamanın, videolara bağlantı sağladığını belirten spam e-postaların tanımlanmasıyla gerçekleştiği, kullanıcıların bağlantıya tıklayıp videoyu izlemeye çalıştıklarında, izlemek yerine bir ortam yürütücüsü indirmeye yönlendirildikleri kaydedildi.

Söz konusu ortam oynatıcısının aslında kullanıcıların bilgisayarlarını bir dizi posta sunucusuna komutlar göndermekte aracı olarak kullanan Backdoor.Edunet.A kötücül yazılımı olduğu ve spam yaymaya en uygun posta sunucularının çoğunlukla “edu” ve “mil” domainleri içinde bulunduğu aktarıldı.

Açıklamada, sunucu listesinin, Truva atı tarafından saldırganın kendi ağı ile kendisini bu ağa kaptırmış sunucular arasından oluşturuluğu ve sunucuların listesinin sürekli değiştiği ancak ana hedefte olanların sabit kaldığı anlatıldı.

Truva atı komutlarının, gönderilen sunucu üzerinde herkesin posta göndermesine izin verecek şekilde hatalı yapılandırmaya sahip bir bağlantı noktası yakalamak amacıyla yollandığı, bunun da temel olarak, aslen Truva atı tarafından gönderilen e-postaların, bu açık bağlantıya sahip sunucu tarafından gönderildiği izlenimi yarattığı ifade edildi.


NASA’nın geçen ağustosta fırlattığı yeni Mars fatihi Phoenix (Anka Kuşu) uzay aracı, 25 Mayıs’ta iniş yapacağı Kızıl Gezegen’e yaklaştı.

WASHINGTON - NASA’nın Pasadena’daki Jet Motorları Laboratuvarı Phoenix projesi sorumlusu Barry Goldstein düzenlediği basın toplantısında, 680 milyon kilometre ötedeki Mars’a iyice yaklaşan uzay aracının çok iyi durumda olduğunu belirtti.


Üst düzey NASA yöneticisi Ed Weiler da aynı basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Bu bir kır gezintisi değil” diyerek, Mars’a kazasız belasız bir uzay aracı indirmenin çok zor ve riskli olduğunu, Mars’a araç indirme girişimlerinin yarısından çoğunun başarısızlıkla sonuçlandığını söyledi.

İniş yapacağı Mars’ın kuzey kutup bölgesinin bir zamanlar mikrobik yaşam için uygun koşullar sağlayıp sağlamadığını yerinde inceleyecek Phoenix, hedefine başarılı bir yumuşak iniş yaparsa bu 1976’da Viking 2 ve 1999’da Mars Polar Lander uzay araçlarının Kızıl Gezegen’e alçalışı sırasında parçalanmasından bu yana, ilk motorlu iniş olacak.

Nisan başında güzergahını bir miktar değiştiren Phoenix, 10 mayıstan itibaren roketlerini ateşleyerek yavaşlamaya başladı.

Mars’a son inen NASA’nın ikiz robotları Spirit ve Opportunity ile kaybolan İngiliz uzay aracı Beagle 2’nin tersine Phoenix, Kızıl Gezegen’in yüzeyine inişini yumuşatmak için hava yastığı kullanmayacak. Phoenix, bunun yerine son ana kadar yumuşak iniş için motorlarını kullanarak, bir ilki yerine getirmeye çalışacak.

NASA’nın Mars’ta su arayış stratejisi son yıllarda sıra dışı keşifler yapmasını sağlarken, Phoenix, ilk kez Mars toprağında buz halinde olduğu tahmin edilen suya dokunarak ve analiz ederek Mars keşif stratejisini tamamlamayı amaçlıyor.

ZOR KOŞULLARDA GÖREV
Sıvı haldeki suyun, toprağın kimyasını ve mineral yapısını nasıl değiştirdiğini ölçerek Kızıl Gezegen’in kuzey kutbundaki buzun tarihini inceleyecek Phoenix aracı, ayrıca Mars kutup çevresinin ilkel mikroplar için uygun bir yaşam alanı olup olmadığını görme olanağı sağlayacak.

İki güneş paneli açıldığında 5 metre genişliğe ulaşan ve 1,52 metre uzunluğu bulunan Phoenix uzay aracının, 10 cm kadar derinlikte bulunduğu tahmin edilen buz tabakasına ulaşabilmesi için toprağı kazacak 2,34 metre uzunluğunda bir robot kolu bulunuyor. Uzay aracının gönderdiği fotoğraflar arasında bu robot kolun da görüntüleri bulunuyor.

Bu kola eklenen bir kamera ile bir sonda, toprağı ve bulduğu buzu inceleyecek Phoenix’in, Mars atmosferinde asılı su ve tozu lazerle ölçecek meteorolojik ölçüm araçları da bu misyon sırasında 3 ay süreyle hava durumunu gözleyecek.

NASA’nın düz ve kayalık olmayan bir araziye indirmeyi planladığı Phoenix, görevini sıfırın altında 73 ile sıfırın altında 33 santigrat derecede yapacak.

Mars atmosferine giriş hızını azaltmak için önceki uzay araçları gibi bir termik kalkan kullanacak ve hızını sonrasında saatte 210 kilometreye düşürmek için bir süpersonik paraşüt açacak uzay aracı, daha sonra üç ayağı üzerine yumuşak iniş yapmak için retro-füzelerini ateşleyecek.

Toplam 8 ay sürecek yolculuktan sonra Kızıl Gezegen’e ulaşması planlanan uzay aracı, NASA için Arizona Üniversitesinin Lockheed Martin şirketi, Jet Motorları Laboratuvarı ve Kanada Uzay Ajansıyla yaptığı işbirliğiyle üretildi.

Şu ana ve geçmişe ait olası yaşam belirtilerinin yanı sıra Mars’a yapılacak bir insanlı uçuş için gerekli ortamı inceleyecek Phoenix’in fırlatılmasını da içeren bu programın maliyetinin 400 milyon doları aşacağı tahmin ediliyor.

Uzay aracı, Alman bilim adamlarının, “NASA’nın 30 yıl önce Mars’a gönderdiği iki Viking uzay aracının Kızıl Gezegen’de mikro organizmaların varlığını keşfedebileceği, ancak bunları bilmeden öldürdüğü” yolundaki iddiaların incelenmesi açısından da bir şans olarak görülüyor.

Gezegenin yörüngesinde araştırma yapan Mars Odyssey aracı, 2002 yılında kuzey kutbunda buzulların bulunduğu bir bölge tespit etmişti.

Bilim adamları, Phoenix’in Kızıl Gezegen’in jeolojik tarihiyle ilgili önemli ip uçları elde etmesini bekliyor. Uzay aracının birinci hedefi buzun içinde mikropların yaşayıp yaşamadığını bulmak olacak.

Phoenix, NASA’nın düşük bütçeli uzun dönem sürdürülebilir uzay araştırmaları planının bir parçası. NASA, insanlı uzay üsleri kurmadan önce, karşılanabilir bütçelerle desteklenen araştırmalar yaparak, astronotları öncül araştırma yükünden kurtarmak istiyor.

Phoenix, daha önce 2001 yılında Mars Surveyor programının bir parçası olarak uzaya gidecekti, fakat bu program, Mars Polar Lander’ın 1999 yılında Mars yüzeyine çakılmasının ardından geçici olarak durdurulmuştu.

Polar Lander, Mars’ın güney kutbuna ineceği sırada motoru zamansız durmuş ve araç dengesini yitirerek düşmüştü.

Phoenix, o günden beri NASA’nın uçak yapım işlerini yürüten Lockheed Martin’in deposunda bekletiliyordu.

Şu anki teknolojik koşullarla zor olan Mars’a uzay aracı gönderme işine kalkışan ABD, Rusya, Avrupa ve Japonya tarafından şimdiye dek fırlatılan 35 uzay aracının üçte ikisi başarısız oldu.


İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Google
 

Blog Arşivi

Creative Commons License
Blogspot