Cengiz KAYA

"Benim Manevi Mirasım, İlim ve Akıldır"(Mustafa Kemal Atatürk)

Bilgisayar teknolojilerinin gelişmesi ile son zamanlarda bilgi ve bilgisayar güvenliği konusunda en ciddi tehditlerin başında kötücül yazılımlar gelmektedir. Kötücül yazılım (örn : malware), bulaştığı bir bilgisayar sisteminde veya ağ üzerindeki diğer makinelerde zarara yol açmak veya çalışmalarını aksatmak amacıyla hazırlanmış yazılımların genel adıdır.

Biz bu yazılımlardan (malware) en tehlikelisi sayılabilecek Keylogger (bazılarının deyimi ile Klavye dinleme) yazılımlarını incelemeye calışacağız. Peki nasıl çalışırlar ; Windows kütüphanelerine ulaşarak oradaki .log verilerinden Windows API lerinde yardımıyla yapılan işlemlere ulaşabiliyor. Zaten Windows işletim sistemi yapılan her şeyi kaydetmektedir (loglar).


Neden Keylogger derseniz mesela ; online oyunların yaygınlaşması iyi ve popüler bir örnek olabilir. Bu oyunlarda kısaca “char” denen yani oyun karekterleri bazı bölümlerden (level) sonra maddi değer kazanmakta ve doğal olarak bir çok insanın iştahını kabartmaktadır.


Verdiğim online oyun örneği basit ve yaygın bir örnektir. Bazen asıl amaç sizin kredi kartı şifreniz (genel olarak), MSN, facebook gibi popüler sosyal haberleşme sitelerindeki profil bilgilerinize ulaşmak da olabilir. Özellikle İnternet bankacılığı en çok zarar gören sektördür. Çünkü çoğu kişi kişisel bankacılık bilgilerini klavye üzerinden siteye girmektedir. Ama artık bankalar bunada çare buldular, tek kullanımlık şifreler. Cep telefonunuza yüklenen java tabanlı küçük yazılımlar sayesinde güvenliğinizi sağlayabilirsiniz.


Önlemler kısmına gelirsek ;


1-) Keyloggerların amacı yazılan işlemleri kaydetmek olduğu için ekran klavyesini kullanmak mantıklı olabilir ama uzun yazışmalarımızda işimizi zorlaştıracaktır. Bunun için KeyScrambler programını tavsiye etmek istiyorum . Bu programının ne iş yaradığını merak ediyorsanız şöyle anlatayım;


Mesela klavyemizden www.bilgiguvenligi.gov.tr yazdık, ama bu program sayesinde yazdıklarımız www.bilgiguvenligi.gov.tr diye değilde ‘dfks723jdaolöç213ı93nsA2dk3n’ gibi hiçbir anlam ifade etmeyen ve yazdıklarımıza benzemeyen harf ve rakam kombinasyonlarına çevrilir.Bu sayede yazdıklarımız bir bakıma şifreleniyor diyebiliriz. Ayrıca sadece web adresi yazarken değil her türlü yazışmalarımızı ve hatta Windows oturum açtığımızda bile yazdıklarımızı karmaşık bir hale sokmaktadır.


Programı buradan inceleyebilirsiniz ;


http://www.qfxsoftware.com/KeyScrambler/whats_new_2_6_0.htm


2-) İkinci yol olarak güvenlik duvarı destekli anti-virüs kullanmanızı tavsiye edeceğim. Çünkü veri paketi alış verişinizi kontrol altında tutmalısınız ve sık sık kontrol etmelisiniz. Ayrıca bilgisayarımızın açılışı sırasında ki programlarıda kontrol etmekde fayda var.


Bunun için;


çalıştır (run) >> msconfig


komutunu çalıştırıp, açılan pencerede Startup tabından başlangıçta ki çalışan programları görebiliriz. Tanımadığımız ve şüphelendiğimiz şeylerin çalışmasını engelleyebiliriz.


Bunun dışında ağ dinleme yazılımları ile paket veri alış verişlerini dinleyerek ya da o anki çalışan uygulamaları kontrol ederek şüphelendiğimiz yazılımları kapatmalıyız. Tabi bu o kadar kolay olmayacaktır. Çünkü bu durumu anlamamızı önlemek için genelde Windows bileşenlerine benzer isimler verilir keyloggerlara (örn: svchost.exe , explorer.exe, msnmsgr.exe ).


Bu yazılımları anti-virüsler kolay kolay yakalayamamaktadır. Nedeni özel olarak kodlanan yazılımların zararlı ya da yararlı olduğunu anti-virüslerin net olarak anlamakda zorluk çekmeleri. Bu da bizim anti-virüslerin ne kadar güvenilir olduğu hakkında bir kez daha düşünmemize yol açıyor.


Evet asla unutmayalım %100 güvenlik yoktur..



Kaynak : Bilgi Güvenliği


ATATÜRK'ÜN 19 MAYIS 1919'DA SAMSUN'A ÇIKIŞI VE TÜRKİYE'DE MİLLİ EGEMENLİK İLKESİNİN GERÇEKLEŞMESİ


YRD. DOÇ. DR. BEHÇET KEMAL YEŞİLBURSA (*)

Millî Mücadelenin Atatürk tarafından dile gelen hikâyesinin ilk cümlesi, "1919 senesi Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım" ile başlar. Diğer bir deyişle, 19 Mayıs 1919 Millî Mücadelenin fiilen başladığı tarihtir. 19 Mayıs bir başlangıçtır; fikir ve karar sahibi Atatürk'ün hedefine varan yolda ilk adımdır. Şevket Süreyya Aydemir'e göre, "Mustafa Kemal'in yeni hayatı, yeni âlemi, onun, 1919 Mayısının 19'uncu günü Samsun kıyısında Anadolu karasına ayak basmasıyla başlar, yani onun zuhurunun, hem kendi kaderine, hem milletimizin tarihine, hem çağımızın akışına, çeşitli yönlerden yön ve şekil veren safhası o gün, orada ve Mustafa Kemal'in Samsun kıyısına ayak basmasıyla başlamıştır."(1)
Egemenlik(Hakimiyet); egemen olma, hakimlik, üstünlük, amirlik manalarına gelir ve hükmeden, buyuran, buyruğunu yürütebilen üstün gücü ifade etmek için kullanılır. Egemenlik, devlet kudretinin bir vasfıdır.İç hukukta en üstün kudreti, uluslar arası hukukta da bağımsız bir gücü ifade eder.(2)
Millî Egemenlik ise; bir milletin kendi kaderine hakim olarak, kendi geleceğini tayin etme gücünü elinde bulundurması demektir. Yani bir milletin kendini idare etmesi, kendine hükümet edecek heyeti seçmesi anlamına gelir. İç görünüşü itibarıyla demokratik rejimi, yani egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ortaya koyarken, dış görünüşü ile de milletin özgür ve bağımsız yaşamasını, yani dışa karşı millet birliğini ve bütünlüğünü ifade eder.(3)
Millî Egemenlik, bir kişi veya sınıfın egemenliğinden uzak olarak, milletin kendi yönetiminde söz sahibi olması anlamına geldiğinden, milletin genel iradesinin ortaya konulmasını sağlar ve iktidarın, kayıtsız şartsız millete ait olmasını ifade eder. Millî Egemenlik anlayışında millet, kendisini oluşturan fertlerden ayrı, onların üstünde bir kişiliğe, bir iradeye sahiptir ve egemenlik bu kolektif kişiliğe aittir. (4)
Millî Egemenlik, millet iradesini hakim kılması münasebetiyle demokrasinin temel şartıdır. Bu sebeple, bütün demokratik rejimlerde en üstün kuvvet ve devlet yönetimi konusunda belirleyici unsur olarak, devlete yön verirken, aynı zamanda devlet fonksiyonlarının oluşmasını da sağlar. (5)
Millî Egemenlik, insanlık tarihinde başlı başına kuvvet kaynağı olan ve kuvvet doğuran fikirlerden birisi olarak, devletlerin yapısını değiştirebilecek ve tarihin akışını etkileyebilecek kadar etkilidir. Dolayısıyla, insanlık tarihi açısından büyük önemi sahiptir. (6)
Atatürk'e göre Millî Egemenlik, devlet ve milletin mukadderatında amil ve hakim unsur olması gereken bir değerdir. Çünkü Millî Egemenlik, adaletin, eşitliğin, hürriyetin dayanağı ve milletin namusu, haysiyeti, şerefidir. Bu sebeple Atatürk, Millî Egemenlik ilkesini devletin temel unsurlarından birisi haline getirmeye çalışmıştır. Bundan amaç ise; siyasî, sosyal ve ekonomik yönden, yabancı etkilerden uzak, millî iradeden oluşmuş bir toplumun meydana gelmesini sağlamaktır. (7)
Atatürk,"Millî Hakimiyet öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar" ifadesiyle, Millî Egemenlik ilkesinin gücünü ortaya koyarak, devlet hayatındaki önemini
vurgulamıştır. (8)
Türkiye'de Millî Egemenlik ilkesinin gerçekleştirilmesi, tamamen Atatürk'ün bu konudaki düşünce ve çalışmalarının sonucudur. Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmasıyla birlikte, Türk tarihinde ilk defa kişisel egemenlikten, Millî Egemenliğe geçiş süreci başlamıştır. Atatürk, Samsun'a ayak bastığı andan itibaren, hem içe, hem de dışa dönük olarak, dinî ve batılı fikirleri yanına almış ve bunların senteziyle Anadolu'da tek idare, tek devlet, tek egemenlik, tek kumandan, tek meclis ve tek millet fikirlerinden hareket ederek, her alanda gerçek Millî Egemenlik ilkesini uygulamaya çalışmıştır. Dolayısıyla, Türkiye'de Millî Egemenlik ilkesinin genel anlamda ilk defa Atatürk'ün önderliğinde girişilen Millî Mücadele yıllarında uygulandığını söylemek mümkündür. Çünkü bu dönemde, memleketin içine düştüğü kötü durum karşısında, bazı aydınlar memleketin kurtarılması için bir büyük devletin mandasını kabul etmekten başka çare görmezlerken,Atatürk bunlardan çok farklı düşünmüş ve millete güveni esas alan bir hareketin peşinde olmuştur.(9)O, memleketin içinde bulunduğu kötü durumu kastederek Nutukta; "... Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da Millî Hakimiyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak! İşte daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamasına başladığımız karar, bu karar olmuştur."(10)
Atatürk'ün Samsun'a varır varmaz, müfettişliğin kendisine yüklediği vazifeleri yerine getirmek amacıyla hazırladığı 22 Mayıs 1919 tarihli rapor; Ordu müfettişinin birçok noktalarda, talimatın sınırını da aşarak, bütün memleket kaderi ile ciddi bir şekilde uğraştığını göstermektedir. Hazırladığı bu ilk raporunda Atatürk, Samsun bölgesindeki asayişsizliğin sebebinin Rumlardan kaynaklandığını, Türklüğün yabancı mandasına ve kontrolüne tahammülü olmadığını, Yunanlıların İzmir'i işgale haklarının bulunmadığını ve en önemlisi, milletin, millî egemenlik esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul ettiğini ve bunu gerçekleştirmeye çalışacağını belirtmiştir. Dolayısıyla Atatürk, milletin birlik ve beraberliği ile Millî Egemenlik ilkesini Millî Mücadelenin temel dayanağı yapmaya kararlı olduğunun ilk işaretini vermiştir. Millî Mücadelenin ilk ana programını teşkil eden bu rapor, Tevfik Bıyıklıoğlu'na göre, gerçekte, bir ihtilâl programından farksızdır. (11)
Atatürk, Samsun'un İngiliz işgalinde ve kıyıda bulunması ve civarındaki Rum çetelerinin faaliyetlerinden ötürü karargâhının içerde daha emin bir yere naklini gerekli görmüş ve 25 Mayıs 1919'da Havza'ya hareket etmiştir. Atatürk için artık tarihî görev başlamış bulunuyordu. Bundan sonra Osmanlı Devleti bir süre adeta iki elden idare edilecekti. Çünkü Atatürk her gittiği yerde halkın arasına girerek İstanbul Hükümeti gibi halkı sükunete değil, tersine onları harekete geçirmeye çalışacaktı. Yine O, sadece bir komutan olmayacak valiler ve millî teşekküllerle haberleşen,Türk milletini düştüğü kötü durumdan haberdar eden, memleketin dertlerini dert edinen bunlara çare arayan, cemiyetler toplayıp kararlar alan bir önder olacaktı. (12)Nitekim, 28 Mayıs 1919'da Havza'dan bütün memlekete, askerî ve mülkî amirlere, Müdafaayı Hukuk Cemiyetlerine gönderdiği bir tamimle İzmir'in işgalini protesto için yurdun her tarafında mitingler yapılmasını, halka felaketin büyüklüğünün anlatılmasını ve bunu köylere kadar yaymalarını istedi. Bunun üzerine memleketin her köşesinde İzmir'in işgaline tepki olarak mitingler yapıldı. İstanbul'da altı miting, Anadolu'nun çeşitli şehir ve kasabalarında toplam 96 miting tertip edildi.(13)
İstanbul mitinglerine ve Atatürk'ün Havza'daki faaliyetlerine ilk tepki işgal makamlarının onu İstanbul'a geri çağırmaları olmuştur. Atatürk, o güne kadar"Ordu Müfettişi" sıfatı ile bütün kişisel ağırlığını koyarak hareket etmişti. Şimdi bu sıfatın tehlikeye düştüğünü görüyordu. Bu nedenle başlattığı eylemi kişisel olmaktan çıkarıp halka mal etmekte acele etmek gerekiyordu. Harbiye Nezaretine oyalayıcı bir cevap vererek 12 Haziran 1919'da Amasya'ya gitti. Ali Fuat Paşa (Cebesoy), Refet Bey(Bele) ve Rauf Bey'in (Orbay) katkılarıyla 14 Haziran 1919'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bünyesinde, Mustafa Kemal tarafından önceden hazırlanmış metnin üzerindeki çalışmalar tamamlanarak Millî Mücadele tarihimize Amasya Tamimi olarak geçen ilk önemli belge kabul edildi. Tamim, Konya'da bulunan 2.Ordu Müfettişi Cemal Paşa (Küçük, ya da Mersinli Cemal Paşa)ile Erzurum'da 15.Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa'nın da onaylamasından sonra 21/22 Haziran 1919'da tüm ilgililere duyuruldu. (14)
Amasya Tamimi'nde dikkati çeken noktalar özellikle şunlardır."Yurdun bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir" denilmekle, tehlike çanı çalmakta, alarm işareti verilmektedir. Tamimin ikinci maddesi birinciyi tamamlamakta İstanbul Hükümetinin aczi ortaya konularak, bu durumun milletimizi yok olarak tanıttırdığı açıklanmaktadır. Tamimde yer alan önemli bir hüküm de, "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" parolasıdır. Millî Egemenliğe ve millî bağımsızlığa yer veren bu ilke, daha sonraki tarihî gelişmelerle Türk İnkılâbının bir temel dayanağı olacaktır. Tamim, bölgesel değil, bütün ülkeyi içine alacak bir kuruluşu öngörmekte ve bu amaçla bir kongrenin toplanması gereğini belirtmektedir(15).
Amasya Tamimi, Millî Egemenliğe dayalı yeni bir Türk devletinin kurulması yolunda atılan ilk adımdır. Türk milletine bu çağrının gerekçesini ve uygulanacak plânı açıklamaktadır. Artık yüzyıllardır Türk milletinin kaderine hükmetmiş olan Padişah iradesine karşı ayaklanma başlamıştır. Nitekim Tamimle birlikte İstanbul'a gönderilen mektuplarda, artık İstanbul'un Anadolu'ya egemen değil, bağımlı olmak zorunda olduğu belirtilmiştir. Ordunun Amasya'da alınan kararların uygulanması ile görevlendirilmesi artık ordunun da ihtilâlin içinde yer aldığını göstermesi bakımından önemlidir.(16)
Tamim, millet gerçeğine dayanarak alt üst olan düzenin yerine yeni bir düzeni öngörmektedir."İstiklâl", bu yeni düzenin parolası, millî iradeye dayanan"Millî Hakimiyet" ilkesi de gücüdür.(17)
Amasya Tamimi'nin bir diğer önemi de,Türk Milliyetçiliği akımının, inkılâbın bir temel prensibi olarak değerlendirilmiş olmasıdır. Milliyetçilik Amasya Tamimi'nden itibaren millî mücadelenin esası, özü, temel yapısı olmuş, milleti harekete getiren, ona millî şuur ve vicdanının sesini duyuran, politik tutumun hedeflerini gösteren prensip olmuştur.(18)
Kısaca, Amasya Tamimi,Türk İnkılâp Tarihinde, hukukî ve siyasî önemi ile yeni Türk devletinin kuruluşunu hazırlayan bir temel vesika olması bakımından özel bir değer ifade eder.
Devletin kaderinde, milletin söz sahibi olması anlamını taşıyan Millî Egemenlik ilkesinin, Millî Mücadele dönemi boyunca ve daha sonra da üzerinde durulacak en önemli hususlardan birisi olduğu, Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde kongreler düzenlenerek, halkın istek ve düşüncelerinin belirlenmeye çalışılmasından da açıkça anlaşılıyordu. Zaten sadece bu kongrelerin toplanması bile, millet egemenliğinin gerçekleştirilmesi yolunda atılmış önemli bir adımdı. Çünkü kongrelerde alınacak olan kararlar, milletin temsilcilerinin görüşleri doğrultusunda ortaya çıkacaktı. Bu da milletin girişilecek olan mücadelede söz sahibi yapılması demekti.(19)
Bu çerçevede, 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında yapılan Erzurum Kongresinde alınan kararlar arasında; "Kuva-yı Milliyeyi âmil ve İdare-i Milliyeyi hakim kılmak esastır" ibaresinin bulunması, bütün bu çalışmaların Türkiye'de Millî Egemenliği gerçekleştirmek esasına dayandığı açıktır. Yine 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında yapılan Sivas Kongresinin sonunda yayınlanan beyannamede de; "İstiklâlimizin temini için Kuva-yı Milliyeyi âmil ve Millî İradeyi hakim kılmak esastır" denilerek,Erzurum Kongresinde bu konuda alınan kararın aynen tekrarlanması, şüphesiz Atatürk'ün bu konudaki kararlılığının bir göstergesi olmuştur. Bu çerçevede,Atatürk'ün Sivas'ta çıkarttığı gazetenin adının İrade-i Milliye ve Ankara'da çıkarttığı gazetenin adının da, Hakimiyet-i Milliye olması tesadüf değildir.(20)
Türkiye'de Millî Egemenlik konusunda atılmış önemli adımlardan birisi de Son Osmanlı Mebusan Meclisinde 28 Ocak 1920'de kabul edilen Misak-ı Millî kararlarıdır. Misak-ı Millî ile her şeyden önce millî ve bölünmez bir Türk ülkesinin sınırları çizilmekle birlikte Türkler, tam bağımsızlık şuuruna erişmişler ve millet olarak asgari haklarını istemişlerdir. Bu Misak (Ant), Erzurum ve Sivas Kongreleri kararlarındaki millî kurtuluş programını, millî hudutlarımızı daha geniş ve belirli kılarak tam bir hukuk ve siyaset anlayışı esaslarına oturtmuştur.(21)
Misak-ı Millî'nin kabulünden sonra İngilizler 16 Mart 1920'de İstanbul'u işgal ederek,Son Osmanlı Mebusan Meclisini de dağıtmışlardır. İstanbul'un işgaliyle birlikte Osmanlı Devleti'nin tamamen etkisiz kaldığını ve milletin içinde bulunduğu kötü duruma bir çare bulmasının artık mümkün olmadığını gören Atatürk, milletin kurtuluşunu yine milletin kendisinin sağlayacağı düşüncesiyle ve Millî Egemenlik ilkesinin tam anlamıyla gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla, 19 Mart 1920'de bütün valilere, mutasarrıflıklara ve komutanlıklara bir genelge göndererek, Ankara'da "olağanüstü yetkilere sahip" yeni bir meclisin toplanmasını istedi.Bu genelgede yer alan hükümlere uygun olarak yapılan seçimler sonucunda belirlenen milletvekillerinin yanında, İstanbul'dan Ankara'ya gelmeyi başaran milletvekillerinin de katılmasıyla, yeni meclis 23 Nisan 1920'de Ankara'da açıldı.(22)
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasıyla,Türkiye'de Millî Egemenlik ilkesi resmen ve de fiilen gerçekleştirilmiştir. Böylece millet kendi geleceğini kendisi belirleme imkânına kavuşmuştur. Bunda da en büyük pay, hiç şüphesiz Atatürk'e aittir.

Atatürk, T.B.M.M.'ni açarak en büyük ideallerinden birisi olan,Türkiye'de Millî Egemenlik ilkesini devletin temel unsurlarından birisi haline getirirken, "Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir" ifadesiyle de, hükümranlık hakkını ve otoritesini sadece T.B.M.M.'ne vermiştir.O, böylece bu konuda milleti tam yetkili kılarken, aynı zamanda diktatörlüğe karşı da bütün kapıları kapatmıştır.(23)
Atatürk,Meclisin,Millî Egemenlik ilkesi gereği, milletin kaderine nasıl hakim olması gerektiğini de, yine mecliste yaptığı bir konuşmada şu sözlerle ifade etmiştir;"Millet mukadderatını doğrudan doğruya eline aldı ve millî saltanat ve hakimiyetini bir şahısta değil, bütün fertleri tarafından seçilmiş vekillerden oluşan bir Meclis-i Ali'de temsil etti. İşte o meclis, Meclis-i Alinizdir;Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Milletin saltanat ve hakimiyet makamı yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisidir." (24)
19Mayıs 1919'da Atatürk'ün Samsun'a çıkmasıyla başlayan Türkiye'de Millî Egemenlik ilkesini gerçekleştirme çalışmaları, 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasıyla fiilen gerçekleşmiş ve "Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir" ifadesinin 20Ocak 1921'de kabul edilen ilk Anayasada yer almasıyla da hukukî anlamda güvence altına alınmıştır. Böylece Türkiye'de Millî Egemenlik ilkesinin gerçekleşme evreleri de tamamlanmıştır.

(*) Gazi Üniversitesi,Kastamonu Eğitim Fakültesi, Öğretim Üyesi.

BİBLİYOGRAFYA
1. AKGÜN,Seçil; "Atatürk, Konya ve Millî Egemenlik", Millî Egemenlik 1991, Sempozyum ve Panellerde Sunulan Bildiriler, TBMM Kültür,Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara, 1991.
2.ATATÜRK, Nutuk,C.I, Bugünkü Dille Yayına Hazırlayan Zeynep Korkmaz,Ankara, 1984.
3.ATATÜRKÇÜLÜK(1.Kitap), Atatürk'ün Görüş ve Direktifleri, İstanbul, 1988.
4. ATEŞ, Sami; Millî Hakimiyet Prensibinin Tarihi Gelişimi ve Türk İnkılâbındaki Yeri, Kemalist Atılım Birliği Yayınları, Ankara, 1991.
5. AYDEMİR, Şevket Süreyya; Tek Adam,Mustafa Kemal, C.I, (1881-1919), İstanbul, 1963.
6.BIYIKLIO?LU,Tevfik; Atatürk Anadolu'da, (1919-1921),Ankara, 1959.
7. DEMİRCİ, Sevtap; "Atatürk'te Egemenlik Anlayışı ve Gençlik", Millî Egemenlik Fikrinin Tanımı, Unsurları ve Gelişimi (Panel),Dicle Üniversitesi, Diyarbakır 6 Mayıs 1986, TBMM Kültür,Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara, 1986.
8. DEVELİO?LU, Ferit; Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, 7. Baskı, Aydın Kitabevi, Ankara, 2986.
9.DÖNMEZ,Cengiz; "Atatürk ve Türkiye'de Millî Egemenlik Prensiplerinin Gerçekleştirilmesi", Cumhuriyet'in Kuruluşunun 75. Yıl Armağanı,Gazi Üniversitesi,Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını,Ankara, 1998.
10. ERO?LU, Hamza; Atatürk ve Millî Egemenlik, Atatürk Kültür,Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,Ankara, 1987.
11. ERO?LU, Hamza; Türk İnkılâp Tarihi,MEB Basımevi,İstanbul, 1982.
12.FEYZİO?LU, Turhan; Türk Millî Mücadelesinin ve Atatürkçülüğün Temel İlkelerinden Biri Olarak Millet Egemenliği, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1988.
13.KARAOSMANO?LU, Yakup Kadri; "Atatürk ve Devlet Kuruculuğu", Atatürkçü Düşünce, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 1982.
14. KODAMAN,Bayram; "Millî Hakimiyet Fikrinin Gelişmesi", Millî Egemenlik Kavramının Fikri Gelişmesi, (Panel), 19 Mayıs Üniversitesi,Samsun 22 Nisan 1986, TBMM Kültür,Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara, 1986.
15.KÖNİ, Hasan; "Millî Egemenlik Kavramının Batıda ve Türkiye'de Gelişimi", Millî Egemenlik Kavramının Fikri Gelişmesi, (Panel), 19 Mayıs Üniversitesi, Samsun 22 Nisan 1986,TBMM Kültür,Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları,Ankara, 1986.
16. ÖNSOY,Rıfat; "Türklerde Millî Egemenlik ve Atatürk",Atatürk ve Millî Egemenlik Paneli (Bildiriler), M. Kemal Üniversitesi Yayınları, Antakya, 1994.
17. ÖZTÜRK,Kazım; Atatürk'ün TBMMAçık ve Gizli Oturumlarındaki Konuşmaları, C.II,Kültür Bakanlığı Yayınları,Ankara, 1990.
18. ŞAHİNGÖZ,Mehmet; İzmir,İstanbul ve Maraş'ın İşgaline Tepkiler,Doktora Tezi,(A.Ü. T.İ.T.E.), Ankara, 1986.
19.TANSEL, Selahattin; Mondrostan Mudanyaya Kadar, C.II, Ankara, 1973.
20. TURAN,Refik ve diğerleri; Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi,Ankara, 1994.
21.YILMAZ,Mustafa ve diğerleri; Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Ankara, 1998.



(1)Şevket Süreyya Aydemir,Tek Adam, Mustafa Kemal,C.I, (1881-1919), İstanbul, s.390.
(2)Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, 7.Baskı, Aydın Kitabevi,Ankara, 1986, s.375. Hamza Eroğlu,Atatürk ve Millî Egemenlik,Atatürk Kültür,Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1987, s.2.
(3)Hamza Eroğlu, Türk İnkılâp Tarihi, MEB Basımevi, İstanbul, 1982, s.444.H.Eroğlu, Atatürk ve ..., a.g.e., s.5.
(4)Cengiz Dönmez,"Atatürk ve Türkiye'de Millî Egemenlik Prensiplerinin Gerçekleştirilmesi",Cumhuriyet'in Kuruluşunun 75. Yıl Armağanı,Gazi Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, Ankara, 1998, s.64-65.
(5)Sami Ateş,Millî Hakimiyet Prensibinin Tarihî Gelişimi ve Türk İnkılâbındaki Yeri,KemalistAtılımBirliği Yayınları,Ankara, 1991, s.27.
(6)Turhan Feyzioğlu, Türk Millî Mücadelesinin ve Atatürkçülüğün Temel İlkelerinden Biri Olarak Millet Egemenliği, Atatürk Kültür,Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,Ankara, 1988, s.1.
(7)Sevtap Demirci,Atatürk'te Egemenlik Anlayışı ve Gençlik, Millî Egemenlik Fikrinin Tanımı,Unsurları ve Gelişimi (Panel), Dicle Üniversitesi,Diyarbakır 6 Mayıs 1986, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara, 1986, s.34. Atatürkçülük(1.Kitap), Atatürk'ün Görüş ve Direktifleri, İstanbul, 1988, s.4-21.
(8)Atatürkçülük (1. Kitap), a.g.e., s.17.
(9)C.Dönmez. a.g.m., s.67.
(10)Atatürk,Nutuk, C.I, Bugünkü Dille Yayına Hazırlayan Zeynep Korkmaz,Ankara, 1984, s.9.
(11)H.Eroğlu, Türk ..., a.g.e., s.174-175. Tevfik Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu'da, (1919-1921), Ankara, 1959, s.30. Atatürk 16 Mayıs 1919'da 9. Ordu Müfettişliği görevine atanmıştır.
(12)Selahattin Tansel, Mondrostan Mudanyaya Kadar, C.II,Ankara, 1973, s.241.
(13)Bu konuda geniş bilgi için bkz. Mehmet Şahingöz, İzmir, İstanbul ve Maraş'ın İşgaline Tepkiler,Doktora Tezi,(A.Ü.T.İ.T.E.), Ankara, 1986, s.58-271.
(14)Mustafa Yılmaz ve diğerleri,Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi,Ankara, 1998, s.92.
(15)H.Eroğlu,Türk..., a.g.e., s.178-179.
(16)M.Yılmaz, a.g.e., s.93-94.
(17)Refik Turan ve diğerleri, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi,Ankara, 1994, s.114.
(18)H.Eroğlu, Türk..., a.g.e., s.183.
(19)C.Dönmez, a.g.m., s.68.
(20) C.Dönmez, a.g.m., s.68-69. H.Eroğlu, Türk ..., a.g.e., s.188-191.
(21)R.Turan, a.g.e., s.130-131. H.Eroğlu, Türk..., a.g.e., s.200-201.
(22)R.Turan, a.g.e., s.136-137.
(23)Yakup Kadri Karaosmanoğlu,Atatürk ve Devlet Kuruculuğu, Atatürkçü Düşünce,Atatürk Kültür,Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 1982, s.473.
(24)Kazım Öztürk, Atatürk'ün TBMM Açık ve Gizli Oturumlarındaki Konuşmaları, C.II,Kültür Bakanlığı Yayınları,Ankara, 1990, s.907-908.


Kaynak : MEB


Apollo 11'in kalkışı

Apollo Projesi, NASA tarafından gerçekleştirilen insanlı Ay yolculuğu projesi. Gemini Projesi'nden sonraki proje olmakla birlikte Uzay Yarışı ve Soğuk Savaş, Apollo Projesi aşamasına gelinmesinde etkili olmuştur. Proje, Apollo uzay araçları ve Saturn V ile 1961 ile 1975 yılları arasına uygulandı. Apollo Projesi, adını Yunan tanrısı Apollon’dan almıştır.

Apollo uzay gemileri 3 kişilik bir kabin, bir füze ve özitmeli bir kapsülden oluşuyordu. Füze, fırlatma ve manevra amaçlı; kapsül, uzay gemisi ile Ay yüzeyi arasındaki ilişkiyi sağlayabilme amaçlıydı. (Önce uzay gemisi fırlatılarak Ay yörüngesine yerleştirilir, sonra 3 astronottan ikisi kapsüle geçerek Ay yüzeyine bu kapsülün geri itmeli fren sistemi sayesinde Ay'a iner. Görevleri bitince de yörüngede bekleyen uzay gemisine geri dönerler.) NASA, Ay'a insanlı gemi göndermeden önce insansız Orbiter, Ranger ve Surveyor araçlarını gönderdi. Bunlar yardımı ile Ay'ın yüzeyinde Apollo'nun inişi için uygun yer arandı.

Ayrıca aşağıda ilginizi çekeceğini düşündüğüm Apollo'yu kontrol eden servis modul kontrol devreleri, parçaları, güneş modulleri ve Saturn fırlatma roketinin resimleri var.Kaynak linkinden tüm resimlere ulaşabilirsiniz.

Kaynaklar: http://www.spaceaholic.com

http://tr.wikipedia.org/wiki/Apollo_Projesi






About This Video

A visually stunning deluge of Hubble images celebrates the telescope's 15th anniversary.
























Telsiz konuşmaları yukarıdadır.

http://www.flightradar24.com/ (Diğer hava alanlarındaki uçaklar)

http://www.liveatc.net/feedmap/feedmap.html (Farklı hava alanlarındaki diğer telsiz bağlantı ları için "LiveATC Coverage Map" ile ulaşabilirsiniz)

Özgür Yazılım ve Linux Günleri / 2010 : Yeni Videolar



Özgür Yazılım ve Linux Günleri 2010'dan yeni videolar:
  • Free and Open Source Software for new contributors / Leslie Hawthorn (Google)
  • Mozilla, Firefox, and the Open Web / Brian King (Mozdev)
  • Akademik Çalışmalarda Özgür Yazılım / Bülent Özel (Bilgi Üniversitesi)
Leslie Hawthorn - Free and Open Source Software for new contributors Ubuntu Inside Out




Brian King - Mozilla, Firefox, and the Open Web


Videoyu indir (271M)

Bülent Özel - Akademik Çalışmalarda Özgür Yazılım






Dünya bilgi teknolojisinin bağımsız sertifika sağlayıcısı CompTIA ve dünyanın lider Linux Sertifikasyon Organizasyonu, Linux Professional Institute (LPI), giriş seviyesi (LPIC-1) Linux sertifika programını standartlaştırmak amacıyla yaptıkları işbirliğini duyurdular.

Bu işbirliği ile CompTIA, uyguladığı Linux Sertifikasyon programları için LPI’ın birinci seviye sınavlarını (LPIC-1) kullanacak. Bu yenilikçi program ile başarılı adaylar, LPI destekli CompTIA Linux sertifikasını (CompTIA Linux+ Powered by LPI) ve LPIC-1 sertifikasını almaya hak kazanacaklar. “LPI ile işbirliğimiz, eğitimli ve Linux’un her alanında sertifikalı sağlam bir işgücü oluşturmak adına önemli bir adımdır diyen CompTIA Başkanı ve CEO’su Todd Thibodeaux, sözlerine şöyle devam etti; “LPI’ın kaliteli Linux sınav geliştirme süreçleri ile CompTIA’nin BT sertifikasyonunda tanınmış liderliğini birleştirerek yetenek sertifikalamanın kalitesini yükseltmiş olacağız.” Tarafsız raporlarda belirtildiği üzere 2009 yılı içinde Linux alanında iş potansiyeli %5 oranında artmıştır ve kurumsal düzeyde Linux becerilerine sahip olanların maaşlarına %10 civarında pirim verilmesi söz konusudur. LPI Başkanı ve CEO’su Jim Lacey, konuyla ilgili şunları söyledi; “LPI uzun zamandır bağımsız Linux sertifikaları sağlayıcısı olarak tanınmaktadır. Bu yeni girişim ile BT sektöründe lider, kar amacı gütmeyen bir kuruluş ile işbirliği sağlamış olduk. CompTIA adayları, bu anlaşma ile LPI’ın ileri seviye Linux programlarına ve sertifikalarına erişme hakkı kazanmış olacaklar.” Anlaşma şartlarına göre CompTIA, LPI ile güçlendirilmiş Linux sertifika programını (CompTIA Linux + Powered by LPI), LPIC-1 sınavlarına (LPI-101 ve LPI-102) adaptasyonu ile sağlayacak ve CompTIA LX0-101 ve LX0-102 sınavları, LPIC-1 sınavları ile aynı fiyata sunulacak. Sonuç olarak CompTIA Linux+powered by LPI sınavlarını geçenler, aynı zamanda LPIC-1 sertifikasına da sahip olacaklar.

Çift sertifika statüsü elde etme hakkında daha fazla bilgi için www.lpi.org/CompTIA ve http://www.comptia.org/certifications/listed/linux.aspx sayfalarını ziyaret edebilirsiniz.

CompTIA Hakkında

CompTIA, dünyanın Bilgi Teknolojileri sesidir. Üyeleri, yenilikçi yönleriyle ön planda olan firmalar ve teknoloji yatırımlarıyla kazancı maksimuma ulaştırmaktan sorumlu olan profesyonellerdir. CompTIA, eğitim programları, pazar araştırması, ağ kurma olayları, profesyonel sertifikaları ve kamu ilkeleri savunuculuğu ile endüstriyi geliştirmeye adanmıştır.

Daha fazla bilgi için www.comptia.org sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Linux Professional Institute Hakkında

The Linux Professional Institute, Linux ve Açık Kaynak teknolojileri üzerine temel becerileri, yüksek kaliteli, bağımsız sınavlarıyla teşvik eder ve destekler. Linux topluluğu tarafından Eylül 1999'da, uluslararası ve kar amacı gütmeyen bir kuruluş olarak kuruldu. Linux Professional Institute, Linux profesyonellerinin sertifikasyonunda, küresel çapta tanınan liderliğini sürdürmektedir. LPI, Linux ve Açık Kaynak hareketlerini, stratejik ortaklar, sponsorluklar, yenilikçi programlar ve topluluk geliştirme faaliyetleri yoluyla ilerletir. LPI sertifika programları 5 kıtayı kapsayan bir şube ağıyla desteklenmektedir ve sınavlar farkı dillerde, 7000’den fazla test lokasyonunda yapılmaktadır. Linux Professional Institute, dünya çapında 230.000’nin üzerinde sınav ve 75.000’nin üzerinde LPIC sertifika dağıtımı yapmaktadır.

LPI-Turkey Hakkında

LPI-Turkey, Ocak 2010'da bir Endersys iştiraki olarak faaliyetlerine başlamıştır. LPI (Linux Professional Institute)'ın Türkiye ana temsilcisi (master affiliate) olan LPI-Turkey, Türkiye'de LPI eğitimi veren kurumları organize etmektedir. Daha fazla bilgiyi,

www.lpi-turkey.com adresinden alabilirsiniz.


Kaynak: FazlaMesai

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Google
 

Blog Arşivi

Creative Commons License
Blogspot