Cengiz KAYA

"Benim Manevi Mirasım, İlim ve Akıldır"(Mustafa Kemal Atatürk)


TÜBİTAK-UEKAE Bilgi Teknolojileri Güvenlik Konferansı Sunumları


TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) tarafından, 11 Mart 2010 tarihinde İstanbul Harbiye Askeri Müzesi’nde bu yıl dördüncüsü düzenlenen Bilgi Teknolojileri Güvenlik Konferansı sunularına aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz.

Zaferi Yeniden Yaşarken

Hasan KONU

Çanakkale güzel diyar! Çanakkale yeşil ülke! Çanakkale, her karış toprağında ülkenin dört bucağından ardına bakmadan kopup gelen vatan evlatlarının ebedî istirahatgâhı! Çanakkale “artık bizim evlatlarımız olmuş” yabancı kayıplarının “Mehmetçikle koyun koyuna uyudukları” yer!

Bugün 18 Mart. Bugün dünyada eşi görülmemiş bir kahramanlık destanının yıldönümü. Çanakkale bugün 95 yıl öncesi gibi yine hareketli, tüm vatan topraklarının hareketli oluşu gibi bugün semalar da kıpır kıpır. Vatanın dört bucağında yaşayan şehit torunlarının kalbi bugün Çanakkale’de atıyor. Her biri orada yatan atasını en derin saygılarıyla selamlıyor.

Bugün yurdun her köşesinde aziz şehitlerimiz için anma ve onların canları pahasına kazandıkları zaferi bir kez daha kutlama törenleri yapılıyor. Öyle inanıyoruz ki o günü yaratanlar bu törenlerden mutlaka haberdardırlar. Onlar, 95 yıl öncesinin kan ve barut kokan, gövdeleri kan sellerinin sürüklediği “Mart Dokuzu”nu ve o günkü savaşı muhakkak yeniden yaşıyorlar. 259 günlük savaş,1155 topla saldıran 231 düşman gemisinin bugün yeniden geri döndürülmesiyle bir kez daha yaşanıyor. O gerçek diriler o günkü gibi metrekareye düşen 6000 mermiden korunmaya çalışıyorlar. Ama çoğu “tertemiz alnından vurularak” toprağa düşüyor.

Ayakları büyük bir şarapnelle kopan Cideli Mehmet Çavuş, Seyit Onbaşı’nın attığı topla vurulan Bouvet’in döne döne batışını görebilmek için ricada bulunduğu arkadaşlarının kucağında. Bu rica son arzusu oluyor. Ellerindeki karavanalarla bakla çorbası taşıyan Mehmetçik, çevresinde vızıldayan kurşunlara aldırmadan görevini yapıyor. En küçük bir korku yok, koşmuyor,. Kendisine niçin eğilip koşmadığını soran komutanına “koşarsam çorba dökülür, arkadaşlarım aç kalırdı. Hem, düşmandan korkulmaz komutanım!” diyor.

Kara savaşlarında Alçıtepe’de Ezineli Yahya Çavuşlar, Kerevizdere’de Kaymakam Yarbay Hasan Beyler, Cesarettepe’de Çiçekdağlı Mehmet Çavuşlar, Çataldere’de Yarbay Hüseyin Avni Beyler ile Dünyanın En Kahraman Askerî Birliği 57.Alaylar , demirî kır atının üstünde cephenin hemen her yerine koşan, hiç umulmadık bir yerde ansızın görülüveren Kemal Paşalar ve Çanakkale Cephesi’nin diğer kahraman komutanları, isimli isimsiz bütün kahramanlar sadece tek bir amaç için fedakarca vuruşuyorlar.

Sonra ateşkes veriliyor. Siperden sipere karşılıklı olarak sigara, çikolata, ekmek, kuru incir… atılıyor, ikramlarda bulunuluyor. Mehmetçik az önce canına kasteden yaralı düşman askerini siperlerin gerisine taşıyarak yarasını sarıyor.

Yeniden başlıyor ateş, yeniden cehennemî anlar yaşanıyor. Cepheye gönüllü olarak koşup gelen Galatasaray Lisesi’nin, Balıkesir Lisesi’nin bıyığı yeni terlemiş öğrencileri siperlere daha bir gizleniyorlar. Korkuyorlar bu cehennemden. İşte içlerinden biri bir marş söylemeye başlıyor, sonra diğerleri katılıyorlar marşa ve çelikten birer yay oluveriyorlar. Atılıyorlar düşman üstüne.70 000 rüştiyeliyle birlikte bir anda onlar da şehitler kervanına katılıveriyorlar.

Sağ kolunu kaybeden Bombacı Mehmet Çavuş, komutanına yalvarıyor: “Ne olur arkadaşlarıma katılmama izin ver komutanım. Sol kolum da aynı işi görebilir!” diyor. Başka bir Mehmetçik, kopmak üzere olan kolunu uzatarak kolunu tutan deriyi kesmesi için “vuruşmama engel oluyor, komutanım kesiver şu deri parçasını!” diyor.

Bugün Çanakkale’de ve yurdun her yerinde bu sahneler ve diğer kahramanlıklar yeniden yaşanıyor. Karşı cephelerde kiminle savaştığını bilemeden vuruşan aldatılmış Hint Müslümanı askerler var. Türk siperlerinden gelen ezan sesiyle her şeyin farkına varıyorlar. “Biz Müslümanlarla savaşmayız!” derken onları aldatanlar tarafından oracıkta öldürülüyorlar. Çanakkale Savaşı biz Türkler için bir subaylar savaşıydı. Ülkenin geleceğini omuzlayacak 70 000 eğitimli olmak üzere 250 000 gencimiz hayatlarının baharında burada toprak oldu.50 yıl bu ülkenin mezarlıkları genç birini görmedi, konuk da etmedi.

Çanakkale Savaşı bizim olduğu kadar vuruştuğumuz düşmanlar için de çok önemli bir savaştır. “Ben size taarruzu değil,ölmeyi emrediyorum!..” komutuyla gözünü kırpmadan ileri atılıp ölüme koşan Mehmetçiği gören bir yabancı subay, “ülkesi için yaşamasının daha önemli olduğunu düşünemiyor bile !?” diyerek Mehmetçiğin bu kahramanlığını yadırgıyor.Vatanın o ölüme koşanlar sayesinde yaşayacağını anlayamıyor.

ANZAKLAR, Çanakkale’de yenilmelerine rağmen millî kimliklerini bu savaşla kazanıyorlar. Savaş anılarına büyük bir değer vererek yeni kuşaklara aktarmaya çalışıyorlar. Bunun için savaşın yaşandığı yerde her yıl aynı saatlerde tören düzenliyorlar.(25 Nisan Şafak ayini ve ANZAK GÜNÜ)

Dünya kuruldu kurulalı böyle bir savaş görmedi. Böyle bir acıyı topyekûn olarak biz Türklerden başka bir millet de yaşamadı. Aziz şehitlerimizin geride bıraktığı yakınları acılarını yüreklerine gömerek belli etmemeye çalıştılar. Ama ölünceye kadar da hiçbir an bile onları unutmadılar. Onların acılarını bütün tazeliğiyle her gün, her gece yaşadılar.Ama bunu kimseler fark etmedi.

Biz Türkler ise geçen yılların kayıtsızlıklarına inat millet olarak her geçen gün bu büyük zaferimizi daha da önemseyerek yeniden kutluyor, milletçe her yıl yeniden yaşıyoruz.

Bugün Çanakkale savaş alanlarında tarih her gün olduğu gibi yine yeniden yaşanıyor. Birazcık eşeleyince o günden kalan şehit kemiklerine, savaş kalıntılarına cephenin hemen her yerinde yine rastlıyoruz. Bütün millet olarak Şehitler Günü’nde ve diğer zamanlarda mutlaka o toprakları ziyaret ediyoruz, bundan böyle de ziyaret edeceğiz. O topraklara ne zaman uğrasak zaferden geriye kalan yeni mucizelerle mutlaka karşılaşacağız. Savaş alanlarını gezerken o günleri yeniden yaşayarak sağımızda - solumuzda görünmeyen birilerinin varlığını hep hissedeceğiz. Çünkü oralarda öldü sandığımız gerçek diriler halen nöbetteler.

Onlar ki, Conkbayırı’nda, Seddülbahir’de, Zığındere’de, Kanlısırt’ta, Bombasırtı’nda, Arıburnu’nda, Cesarettepe’de Kireçtepe’de, Kemalyeri’nde ve Anafartalar’da… komutanları “Sarı Paşa”dan gelecek olan emri halen bekliyorlar. Kulakları o tarihî seste. Öyle hazır bir halde bekliyorlar ki bir anlık uyku, tünek yok. Demirî kır atının üstünde mutlaka gelecek olan Anafartalar Kahramanı’nı bekliyorlar. Onun Conkbayrı’nda, Düztepe’de, Arıburnu’nda, Kocaçimentepe’de ve koskoca Anafartalar Ovası’nda çın çın öterek yankılanacak olan “Ben size taarruzu değil ,ölmeyi emrediyorum!..” komutunu duyar duymaz ileri atılmak için her an tetikteler. Ve hiç düşünmeden emri,sadece emri yerine getirecekler.

Bugün artık hiçbiri hayatta olmayan tüm Çanakkale kahramanları ile tüm aziz şehitlerimizi en içten rahmet ve minnet duygularımla selamlıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.


Kaynak:TürkOcağı


Özgürlük ve Bağımsızlık Benim Karakterimdir.
Mustafa Kemal ATATÜRK

İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Bölümü ve Linux Kullanıcıları Derneği'nin 9 yıldır düzenlemekte oldukları etkinlikler bu yıl `Özgür Yazılım ve Linux Günleri´ ismi altında birleşiyor.

2-3 Nisan 2010 tarihlerinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü’nde gerçekleşecek olan etkinliğin bu yıl konuk edeceği isimler arasında Matt Zimmerman (Canonical/Ubuntu), Leslie Hawthorn (Google) ve Brian King (Mozdev) yer alıyor. Etkinlik hakkında daha detaylı bilgiyi web sitesinde bulabilirsiniz. 2010 yılının bu önemli buluşmasını şimdiden takvimlerinize işaretleyin.


Kaynak :FazlaMesai


TÜBITAK, Türkçenin Avrupa dilleri arasina girip, her türlü elektronik islemde yer almasi için Avrupa Birliginin (AB) yüksek bütçeli bir altyapi projesinin yürütücülügünü üstlendi.

TÜBITAK, Türkçenin elektronik ortamda her türlü profesyonel çeviriden, konusma ve konusmaci tanimaya, ses kodlama ve sayisallastirmadan dil ve aksan modellemeye ve hatta konusma sentezlemeye kadar birçok alanda hakim dillerin yaninda yer almasi için AB 7. Çerçeve Programlari kapsamindaki MULTIlingualism Integrated to Speech and Audio UNDerstanding (MULTISAUND) projesini hayata geçirdi.

TÜBITAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Arastirma Merkezi (UEKAE) uzman arastirmacilarindan Alper Kanak, son on yilda gelistirdikleri bilgi birikimiyle baska dillerden Türkçeye çeviri yapilmasina, Türkçeden de baska dillere çeviri yapilmasina olanak saglayacak teknolojilerin alt yapisini hazirladiklarini belirterek, bunlarin yaninda otomatik çeviri, konusma sentezleme, dil ve aksan tanima, konusmaci ve konusma tanima, ses kodlama ve sayisallastirma, dil modelleme ve dogal dil isleme, akustik ve fonotik modelleme, konusma iyilestirme ve gürültü giderme konularinda da çalismalar yürüttüklerini bildirdi.


TÜBITAK'in MULTISAUND projesi ile Avrupa Komisyonu'ndan 15 tam puan alarak Türkiye'de bir ilki gerçeklestirdigini ifade eden Kanak, ''Böylece AB, TÜBITAK UEKAE'ye güvenini teyit etmis ve merkezi bu projeyle Türkçe ile ilgili teknolojilerde Avrupa'nin gözünde en üst siraya tasimistir. MULTISAUND projesi ile artik Türkçe de bilimsel ve teknolojik anlamda bir Avrupa dili olmus ve hak ettigi yere gelmistir'' diye konustu.


Kanak, ''Proje, uluslararasi alanda yaslilarin telefon üzerinden saglik gibi bazi hizmetleri alabilmesi için de büyük yarar saglayacak. Sinir geçislerinde de artik otomatik sistemlerle dil bilme sorunu ortadan kalkacak. Merkezimiz, yakin gelecekte her türlü konusma ve dil teknolojilerinde dogu ile bati arasinda bir teknoloji köprüsü kurmayi hedefliyor'' dedi.

Kaynak : AA

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Google
 

Blog Arşivi

Creative Commons License
Blogspot